Önceki bir yazıda, eve bir arkadaşın daha katılacağını yazmıştım. Tam olarak planladığımız gibi 28.Mart.2009 Cumartesi günü, Beşiktaş’ taki annesinin ve kardeşlerinin yanından alıp, ailemize katmak üzere Kozyatağı’ndaki RV Veteriner Kliniği – Feridun Kalyoncu’ ya uğradık. İç ve dış parazit’ e karşı korumaları ve gerekli aşılarını oldu. Aşı kartını da aldık. Doğum günü 21.Şubat.2009 olarak belirlendi. Biz kendisini dişi sanıyorduk ancak orada erkek olduğunu öğrendik. Sorun yapacak bir şey değil, sadece evdeki iki arkadaştan birisini kısırlaştımak zorunda kalacağımıza üzüldük. Neyse, zor da olsa adını vermeyi başardık. Milföy, Muffin, Puding ve Açma isimleri arasında gidip geldik. En sonunda kararımızı verdik: Muffin!
Eve gelir gelmez, Pide Hanım‘ın kaprisleri ile karşılandık. Eve gelişi üzerinden yaklaşık dört gün geçmesine rağmen henüz bir araya gelebilmiş değiller. Her seferinde bir hırlama, bir tıslama ve pati/tırnak savaşı olmakta. İlk gün sulandırılmış süt dışında(yavru kedilere neredeyse yarı yarıya, büyüklerine ise 1/3 oranında sulandırmadan süt vermeyin asla) bir şey almadı, kuru mamaya bakmadı bile. O günden bu yana, eşimin çabaları ile haşlanmış tavuk ile karıştırılmış kuru mama yemekte. Kedilerin en güzel özelliklerinden birisi(ki temizlik bu bence) sayesinde, tuvalet hiç sorun olmadı, bir kere kumunu gösterdiğimizde, devamlı oraya gitti. İkinci gün bize alışmış ve yeni evinin özelliklerini öğrenmişti bile. Hiç bir tedirginlik göstermeden oyunlarını oynuyor, yapısı gereği merakla her yere girip çıkıyordu. Siyah renkte olmasından dolayı da bulması çok zor oluyordu(-di’ li geçmiş zaman yazdığıma bakmayın, hala öyle).
Henüz bir bebek olduğu için uyku saatleri de oldukça geniş bir zamana yayılmış durumda. Devamlı uyku halinde. Şu anda bu yazıyı yazarken de bacağımın üzerinde uyuyor. Klavye çekmecesinden çıktı(!). Favori mekanları sırasıyla; kirli çamaşır sepeti, yastıklarımızın arası ve koltuğun altı(Pide Hanım’ dan kaçabildiği yegane yer). Gece biz uyurken de gelip yastığımızın üzerine, kafamızın hemen dibine yatıyor. Uyku ile ilgili ilginç bir şey yaptı ilk gece. Kucağımda otururken ve kuyruğu ile oynarken sadece ufak bir ses çıkartıp(tarif edemeyeceğim bir miyavlama/”cik”leme), gözünü kapattı ve uykuya daldı. Saniyelik bir sürede hem de. Bunu daha önce hiç görmemiştim. Sanırım alışsam iyi olur.
Önceki yazıda, “umarım o da mutlu olur bizimle” demişim. Şimdilik oldukça mutlu görünüyor. Bir de şu Pide Hanım ile sorunlarını halleder ve iyi geçinmeye başlarlarsa, içimiz daha rahat olacak ikisi adına da. Bakalım… Umarım o da olur bir gün. Yazının devamında, çekmeye çalıştığım ve çok hareketli olduğu için pek de uyku dışında bir pozunu yakalayamadığım üç resim var.


