Bugün okuduğum Scott Berkun yazısı üstüne aklıma gelen bir kaç düşünceyi paylaşma amacı ile başladım yazıya, sonumuz hayrola. Konu da bir önceki yazıya atıfta bulunuyor gibi. Scott Berkun yazısında, yerleşik çalışma ya da iş yapma alışkanlıkları olan bir şirketi nasıl değiştirebileceğinize dair kendi fikirlerini paylaşmış. Açıkçası yazdığı maddeleri neredeyse birebir uygulamış olduğumu farkettim. Bu sayede şirketin iş yapışında değişiklik yapmak adına bir kaç adım atabildiğimi düşünüyorum ve bu uygulamadaki deneyimlerimi, Türkiye’de yazılımdan yönetime geçen birisinin başından geçenler olarak paylaşmak istedim. Yazının ilerleyen bölümlerinde, ilgili yazıdaki maddeler üzerinden gitmeye çalıştım (maddelerde yazanlar değil, sadece madde başlığına atıfta bulundum), umarım yapıcı bir şekilde faydalı olabilirim.
Aşağıdaki görüşlerim ve uygulamalarım büyük bir olasılıkla insan psikolojisi ve bunu anlamak ile de ilişkili. Salt olarak bu kuralları doğru kabul etmek ve uygulamaya çalışmak ya empati yoksunluğunu ya da insan ilişkilerindeki çözülmesi çok zor olan ilişki ağlarını anlamamak ile ilgili olabilir. Burada yazılanları ofisinizde denemenizden sorumlu olmayacağımı tekrar söylemek istedim.
Gücünüzü öğrenin!
Her yeni konuma gelen gibi, ilk yaptığım şey kendi çevremi ve o çevredeki konumumu anlamaya çalışmaktı(bunu sadece iş yeri için sınırlamamak da lazım. Sosyal herhangi bir ortam için bu durum geçerlidir bu içgüdüsel davranış). Yeni çalışma ortamımda ilk önce çalışma arkadaşlarımı oluşturan ekipte kim neyi yapıyor ve kim hangi konulardan sorumlu araştırmasına girdim. Kulaktan dolma ve tahmin yürütme yerine bunu herkes ile birebir görüşerek yapmayı tercih ettim ki bence hem çalışma arkadaşlarınıza saygı duymanız hem de saygı görmeniz açısından en doğrusu bu. Üst yönetimin ekibinizdeki kişiler ile ilgili varsayımlarına tamamen kendinizi kaptırmanız(x şundan sorumlu, y şunu iyi bilir gibi) sizi hem önyargılı yapar hem de oluşan önyargılarınız yüzünden yanlış kaynak seçerek gerekli verimi alamaz ve belki de ileride ihtiyaç duyacağınız değişikliği yapamaz duruma gelirsiniz. Ekibinizin içindeki dinamikleri anlamazsanız, potansiyel dinamiği, sorumlu olduğunuz uygulama yararına yönlendirme şansınız olmaz. Varolan gücünüz, şirkette yöneticiler tarafından size verilen “title” ile ilgili olmaktan çok, ekip olarak sizin neyi başarabileceğiniz ile ilgili olduğuna inananlardanım maalesef. Bu yüzden “varolan güç” kavramı, benim için “ekip olarak neyi daha iyi yapabiliriz” sorusu ile bağlantılı. Bu gücü öğrenmenin en iyi yolu da ekip ile iyi iletişimden geçiyor.
Test edin!
Gücünüzü test etmenin en iyi yolu, güvenilir bulduğunuz bir projede değişim için gerekli gördüğünüz adımlardan bazılarını atmanızdır. Hani hep yürümeden önce emeklemek derler ya, onun gibi bir şey. Daha önce çalışmakta olduğunuz yerde başarıyla uygulanan bir sistem cidden mükemmel olabilir ama bunu şu anki yere “hemen” uygulamanız çok da mümkün değil aslında. Bunu kabullenin ve ufak adımlar ile başlayın. Önceki şirketimde projelerdeki planlamalar için uygulanan güzel bir sistem vardı. Bunu öncelikle ekip arkadaşlarım ile paylaştım ve onlara bu sistemin bize olacak faydalarını anlattım. Üst yönetime giderek bir projede kendi iş yapış yöntemimi uygulamak istediğimi ve bunun şirkete faydalı olabileceğini söyledim. Sonrasında da bu sistemi savunabileceğim verileri elde edebilmek için bir dolu soru sordum ekip arkadaşlarıma(x işi için sence kaç saat harcarız? Peki sence bunu da eklersek buna sence bizi ne kadar etkiler? Şöyle bir istek var y departmanından, sence yapmalı mıyız?). Daha sonra elimdeki tüm verileri test edeceğim projeye uyguladım ve projenin takibini de bu veriler doğrultusunda yaptım. Şansıma ilk deneme oldukça başarılı geçti ve hem ekip arkadaşlarım hem de işi isteyen departman ve yönetim sonuçtan memnun kaldı. Acemi şansı belki de ama matematik yalan söylemez.
Daha iyi sonuçlar elde edin!
Yöntem farklılığının başarı ile sonuçlanması sayesinde bazı şeylerin ilk etapta zahmetli olsa da daha iyi olabileceği fikri kabul görmeye başlayınca, yönteminizi tüm projelere yayın. İlk denemeniz sonucunda zaten öngördüğünüz iyileşmeyi gördüyseniz bir sonraki aşamaya geçin ve kendinize daha zorlu bir proje seçin. Yöntem değişikliğinden emin olmak ve bu değişikliğin uygulamanıza/şirketinize getireceği yararların ölçülebilir olduğunu ancak daha fazla veri ile elde edebilirsiniz. Korkmayın! Bir çok kişi yaptığınızın saçma olduğunu, zaman kaybettirdiğini, dün bitmesi gereken bir çok işin biriktiğini söyleyecektir ama yılmayın. İlk test verilerinizi önlerine atın ve bunun gücünüze güç kattığını unutmayın(güvenen ekip=güç). Bırakın bir kaç proje geciksin. Bu gecikmeleri de asla bahaneler arkasına saklamayın. Sorumluluğu mutlaka üstlenin. Yeni yöntemden dolayı gecikmeler/hatalar ortaya çıktığını ama zaman içinde düzeltilebileceğini anlatın. Buradaki “düzelecek zaman” konusunda şunu yapmanız da yardımcı olacaktır. Diyelim ki artık baskılara dayanamaz duruma geldiniz. Kolay bir projeye geri dönün ve onu gerçekleştirin. Eliniz hem daha da güçlenecek, hem de “zaman” kazanmış olacaksınız.
Elde ettiğiniz sonuçları paylaşın!
Yeni çalışma alışkanlığının sonuçlarının -alışması zor olsa dahi- matematiksel olarak daha iyi olduğuna ikna edebiliyorsanız önünüzdeki bir çok engel ortadan kalkacaktır(ki matematik yalan söylemez). Burada en önemli tutum aslında yöneticilerinizin tutumu. Türk çalışma mantığına alışmış, daha klasik yöntemleri tercih eden, günümüz söylemleri ile statükocu bir yönetim anlayışınız varsa bu adımı aşmanız çok daha zor olacaktır. Bu durumda matematiksel veriler cidden elinizi güçlendirecek ve işinizi hızlandıracaktır. Yaptığınız işlerin “ölçülebilir” veriler doğuruyor olması bu sebeple çok önemli. Daha önceden x zamanda yapılan y işi, yeni yöntemle x+4t zamanında gerçekleşiyor ama, bunun bakım maliyetinde ve gelmesi öngörülen işlerin uygulanma sürelerindeki kısalma sayesinde toplam geliştirme maliyeti 2 adam/ay kazandırıyor dediğinizde emin olun bir şeyleri başarabileceğinizi gösterirsiniz.
‘Yandaş’ toplayın(kaynak isteyin)!
Gerçekleştirdiğiniz projelerde, yaptığınız değişiklik sayesinde olumlu dönüşler oldukça, yeni yöntemleriniz daha çok saygı görecek ve kabul edilir olacaktır. Adice gelebilir yazınca ama, kendi tarafınıza çektiğiniz her kişi ile aslında yöntemi uygulamak isteyen “ekip” güçlenecek ve değişime bir adım daha yaklaşacaksınız. Yeni yöntemin her projeye uygulanması için üstünlüğünüzü lehinize çevirin. Her isteğe bunu uygulayabilmek için üst yönetime talepte bulunun. Eğer ki bunu elde edebilirseniz, bu durumda #1 numaralı adıma geri dönmeniz ve yeni gücünüzü öğrenmeniz yerinde olacak.
Değişimi gerçekleştirmek yazıldığı ya da anlatıldığı kadar kolay değil hiç bir zaman. “Bu böyle olmaz”, “bunu şöyle yap”, “ben bunun şöyle olmasını istiyorum” ya da “ben ne dersem o” tavrı ile karşılaşmanız özellikle Türkiye şartlarında çok olası. Önemli olan değiştirmek istediğiniz alışkanlıkların ne kadar yerleşik olduğunun farkına varmanız ve hangi noktaya müdahalede bulunabileceğinizi bilmeniz. Bu da bence iki temele dayanıyor. Değişimi gerçekleştireceğiniz ekibe ve ne kadar inatçı olduğunuza…